Penguen ve Okyanus Güneş Balığı Molly
Denizaltı, Pasifik Okyanusu’nun derin sularında yavaşça hareket ediyordu. Penguen, uzun zaman önce bir dolunay gecesinde çıktığı keşifte, karşılaşmış olduğu büyük Okyanus Güneş Balığı Molly’yi arıyordu. Güneş balığı uzakta olmamalı, diye düşündü kokpitindeki Penguen. Aniden denizaltının yakınında Güneş Balığı, Molly’nin yuvarlak gözü belirdi. Penguen atladı ve hemen denizaltısının dümenini ele geçirdi ve yönünü değiştirdi! Sevinçle dalgıç giysisini giydi ve eski dostu Molly, Okyanus Güneş Balığından yeni okyanus haberlerini almak için denizaltından dışarı çıktı. Molly, son zamanlardaki tüm deniz maceralarını, pembe flamingoların kurtardığı yavru kaplumbağaları ve biri diğerinin kabuğunu almak istediğinden beri birbirleriyle konuşmayan keşiş yengeçlerinin hikayelerini anlattı. O kadar uzun konuştular ki Penguen neredeyse oksijenin bittiğini fark etmeyecekti. Dalgıç kıyafetinin içinde alarm çalmaya başladı. Gürültüden durumu anlayan Molly, Yunus Dodo’dan arkadaşları Penguen’e oksijen vermesini rica etti. Yunus hemen geldi ve dalgıç giysisine uzunca üfledi, Penguen böylece denizaltısına sağ salim geri dönebildi. Yeni maceralar için yola çıkmadan önce arkadaşlarını selamladı ve teşekkür etti.
Penguen ve Kutup Ayısı, Kip
Penguen Kuzey kutup buzullarında keşifler yaparken, aniden arkasında bir kutup ayısı belirdi. Penguen arkasını döndü ve Kutup ayısı Kip’e buzullarda yaşayan hayvanların yaşamlarını araştırdığını anlattı. Kip’in fotoğrafını çekmek için ondan izin istedi. Kip çok sevinmişti ama ‘bana iki dakika izin verir misin?’ dedi. Gözünün etrafındaki siyah makyajı tazeledi. Bu sırada, Penguen kamerasını ayarladı. Kutup ayısı Kip iki buzulun arasında çok güzel bir poz verdi. Fotoğraf müthiş çıktı ve iki hayvan böylece arkadaş oldular.
Penguen, Güney Denizleri
Penguen yeni arkadaşlar edinmek için Güney Denizlerine doğru yolculuğa çıktı. Yolculuğu sırasında, denizaltısında bir takım teknik problemlerle karşılaştı. Denizaltı artık ilerlemiyordu. Bu durum Penguen’i çok sinirlendirmişti. Motorunun pervanesi deniz yosunlarına takılmıştı. Motordan gelen garip sesi duyan denizatı ailesi denizaltına yaklaştı. ‘Yardım ister misin?’ diye soran anne denizatının teklifini Penguen seve seve kabul etti. Bebek denizatları çember şeklinde yüzerek bir hortum oluşturdu ve yosunların düğümlerini açtılar. Denizaltı kurtuldu! Penguen sevinçten zıplayarak denizatı ailesine teşekkür etti ve onların şerefine büyük bir denizaltı partisi organize edeceğine söz verdi.
Penguen ve Dumbo Ahtapot, Dory
Günlerden bir gün, Maceracı Penguen yeni bir belgesel çekmek için dalgaların arasından geçerek bilinmez bir yöne doğru ilerliyordu. Bir mercanadasının kıvrımında Dumbo ahtapot, Dory ile karşılaştı. Bu küçük ve nadir görülen ahtapot, Penguen’i görür görmez saklandı. Penguen elinde tuttuğu atıştırmalığı paylaşmak üzere ahtapota doğru yaklaştı. Dumbo Ahtapot, Dory merakla, yavaş yavaş Penguen’in elinde tuttuğu yosun sandviçine doğru ilerlemeye başladı. Sandviçi paylaşırken birbirlerine denizde yaşadıkları maceraları anlatmaya başladılar. Dory denizdeki canlılardan saklandığını ve kendini küçük hissettiği için korktuğundan bahsetti. Penguen bunu duyunca Dumbo ahtapotu arkadaşlarıyla tanıştıracağı küçük bir parti organize etmeye karar verdi. Böylece Dumbo ahtapot kendi gibi küçük deniz hayvanlarıyla tanışabilecek ve korkularıyla yüzleşebilecekti.
Penguen’in Uzay Seyahati
O sabah Penguen derin uykusundan mutlulukla uyandı. Yatağından hemen kalkmadı, gördüğü rüyayı düşündü bir süre. Büyüklü küçüklü gezegenler, parlak yıldızlar görmüştü düşünde. Keşke uzaya gidebilseydi de hepsini çekebilseydi kamerasıyla!
Yatağından kalktıktan sonra ilk iş uzay bilimiyle ilgilenen arkadaşı Köstebek Momo’yu aradı. Ona uzayda bir belgesel çekmek istediğini söyledi. Köstebek bu fikri çok sevdi. Uzaya gitmek için bir uzay gemisi gerektiğini söyledi.
Köstebek Momo, ertesi akşam elinde iki kişilik uzay gemisi biletleriyle Penguen’i ziyaret etti. Araştırma gezileri için kullanılan uzay gemisine binmek için bilet ayarlayabilmişti! Eğer Penguen de isterse hemen sonraki sabah yola çıkabilirlerdi! Penguen bu habere çok sevindi ve heyecanlandı. Hemen çantasını hazırladı. Kamerasını da çantasının yanına koydu. Hemen sabah olması için yatağına girip huzurlu bir uykuya daldı.
Penguen ve alaca sansar sonraki sabah uzay gemisine bindi. Uzay gemisinde yer çekimi olmadığı için Penguen kamerasını elinden kaçırmamak için sıkı sıkı tuttu. Uzay gemisinden gördüğü her şeyi kayda almaya başladı.
Penguen, dünyadan minicik görünen yıldızların uzayda kum taneleri kadar çok olduğunu görünce şaşırdı. Uranüs isimli gezegenin mavi yeşil rengi karşısında büyülendi. En sıcak gezegenin Venüs olduğunu ve Jüpiter’in en büyük gezegen olduğunu öğrendi. Uzaydan Dünya’yı gördüğünde ise bu büyüleyici görüntü karşısında çok duygulandı.
Köstebek Momo ve Penguen uzay seyahatinden döndükten sonra tüm arkadaşlarını bir akşam yemeğine davet ettiler. Penguen yeni belgeselinin gösterimini bu yemek sırasında yaptı. Tüm arkadaşları uzaydaki görüntülerden çok etkilendi.
Denizaltıyla Keşif Günü
— Merhaba, merhaba! Penguen’i arıyorum, siz misiniz?
Armonikasını üflemeyi bırakan maceracı Penguen, karşısındaki bu uzun ve ilginç gagalı kuşu süzdü. Kanatlarını açtığı zaman devasa boyuta ulaşan bu görkemli kuş, bir gezgin albatrostu. Penguen’in karşısında yuvarlak çerçeveli gözlükleri, yazı defteri ve kalemiyle ise bir gezginden daha çok gazeteciye benziyordu. Penguen yanılmamıştı.
— Herkes beni Gezgin Albatros, Emilie olarak bilir. Ama ben aynı zamanda gazetecilik de yapıyorum. Seyahat ettiğim, gördüğüm yerleri Antarktika Postası’nda yazıyorum.
Penguen heyecanla: “Ah evet, yazılarınızı çok severek okuyorum! Ben Maceracı Penguen, size nasıl yardımcı olabilirim?” Albatros Emilie, ona bir denizaltından bahsetti. Bir gün boyunca denizaltı ile okyanusun derinliklerine dalacak, oradaki gizemli yaşamı inceleyecekti. Albatros Emilie, ancak yazabilirdi gördüklerini. Peki Penguen de onunla gelip belgesel çeker miydi? Penguen mavi beresini kafasına geçirip aldı kamerasını eline, çok sevinerek kabul etti bu teklfi.
Kocaman bir balığa benzeyen denizaltı okyanus sularında derinlere indikçe Albatros Emilie ve Penguen önce biraz korktu ama sonra gördükleri karşısında hayran kaldılar. Denizin altında rengârenk bir dünya vardı. Turuncu ve beyaz çizgili palyaço balıkları, kıpkırmızı kabuklu yengeçler, bin bir kollu ahtapotlar ve daha neler neler.. Kamerasıyla çekim yapan Penguen, Albatros Emilie’ye “Şu ilerideki renkli kayalıklara biraz daha yaklaşalım!” dedi. Uçsuz bucaksız görünen bu kayalıkların parlak ışığı ikisinin de gözlerini kamaştırıyordu. Yaklaştıkça bunların sadece kayalıklardan ibaret olmadığını fark ettiler. Albatros Emilie hemen anladı bu kayaklıkların ne olduklarını ve hızla defterine not alırken yüksek sesle anlattı:
— Bu kayalıklar mercan resifleridir. Dışarıdan kayalık gibi görünseler de aslında canlıdırlar. Tıpkı bizim gibi nefes alıp verirler. Hem de pek çok balık türüne yuva olurlar. Deniz altındaki karbon döngüsünü sağladıkları için dünyamızdaki yaşam için de çok önemlidirler!
Penguen, kamerasıyla renkli mercan resiflerini kayda aldı. Karaya çıktıklarında bu renkli yaşamı keyifle arkadaşlarına izletti. Albatros Emilie’ye çok teşekkür etti ve denizaltıyla yeniden maceralara atılacağı günleri iple çekti!
Penguen’in Kuzey Kutbu’na Yolculuğu
Penguen bir gün Kuzey Kutbu’ndaki arkadaşından bir davet mektubu aldı. Arkadaşı mektubunda “Engin denizler, tatlı mı tatlı meyveler ve hiç görmediğin renkli kuşlar var rotanda!” diye yazmıştı. Penguen haliyle çok merak etti ve hemen mavi beresini giyip, kamerasını yanına alıp yola çıktı. Hem Kuzey Kutbu’nu gezip görmek hem de bu yolculuğu belgesel olarak çekmek istiyordu.
“Ah yolda olmak ne güzel!” diye geçirdi aklından. Kocaman bir tekneyle engin denizlerde yol alıyordu. Denizin bin bir rengini, güneşin batışını çekti kamerasıyla. Keyifle çaldı armonikasını bu yolculuk esnasında.
Kuzey Kutbu’na varmalarına az kalmıştı. Penguen’in heyecanı daha da arttı. Haritaya göre tropik adaları da geçtikten sonra Kuzey Kutbu’na varacaktı. Daha önce hiç tropikal bir adada bulunmayan Penguen, renklikuşları göreceği, sulu sulu meyvelerden tadacağı için çok mutluydu.
Derken bir anda şaşırdı. Düşündü “Burası haritada tam olarak nerede? Bu da ne böyle!” Kaptan hemen onu yanıtladı:
— “Çöp adası” denir bu yüzen kitleye,
İnsanlar bilinçsizce atmış çöplerini denize,
İşte öyle oluşmuş okyanusta bu leke.
O gece Penguen’in gözüne uyku girmedi. Plastik çöplerden oluşan devasa adanın etkisinden çıkamamıştı. Bu devasa ada neden öylece okyanusta birikmişti?